Baştan çıkarıcı hakikat
Posted: 7 Ocak 2019 Pazartesi by bülent usta in
0
Ne zaman siyasi seçim günü yaklaşsa ve liderler meydanlara
çıkıp konuşmaya başlasa, aklıma ilk olarak Jean Baudrillard’ın ‘Baştan Çıkarma
Üzerine’ adlı kitabında yazdıkları gelir. Siyaset, Baudrillard için bir
simülasyon modelidir. “Gerçekliğin yüreğine gizlenmiş eksiksiz bir simülakr…” Kitlelerdeki
‘gerçeklik’ yanılsaması yok olmadan, bu simülasyon da sona ermez. Tanrı adına insanlara
büyük acılar çektiren Büyük Engizisyoncu’nun en büyük sırrının, gerçekte
Tanrı’nın var olmadığına inanmasıydı diye de belirtir Baudrillard, herkes
inanırken o inanmadığı bir güç adına hükmeder çünkü.
Büyük ve görkemli eserler, bu simülasyon modeli için
vazgeçilmez unsurlardır. Devasa projeler, tam da böyle bir modelde işlev görür.
Bu baştan çıkarıcı simülasyon modelinin başarılı olmasının en önemli nedeni,
seslendiği kitlenin de baştan çıkmayı arzulamasıdır. Siyasetçi, kitlelerin
arzularını doğru bir biçimde okuyup uygun fanteziler bulduğu sürece kolayca
baştan çıkarır; çünkü kitleler hayal kırıklıklarıyla gerçekçi bir biçimde baş
edecek araçlardan yoksun bırakılmıştır. Fanteziler, gerçeklere ve hayallere
kıyasla kolay tatmin sağlar, sonu her zaman hüsranla bitse de…
Salman Akhtar, ‘Acının Kaynakları’ adlı kitabının bir
yerinde, sinema izleyicisinin neden dolandırıcıların, sahtekârların
hikâyelerini izlemekten zevk aldığını sorguluyordu. Aynı sorgulama, TV dizileri
için de yapılabilir: “Kendisinin ahlaklı olduğunu düşündüğü kısmını bölüp
ayıran seyirci, bir yandan hikâyenin sinsi başkahramanının ince maharetleriyle
vekaleten bir özdeşim kurarken, daha derin bir seviyede de kandırılan kişinin
mazoşist hazzına iştirak eder. ”
Baştan çıkarıcılığın masumiyete karşı galip gelmekten
kaynaklı zevk veren gizli alaycılığı, kronik aşağılık ve yetersizlik
duygularıyla ilişkisi, tümgüçlülük fantezisini tatmin etmeyi amaçlaması gibi
pek çok özelliğine de değiniyor Akhtar. “Sahtekâr kişi bize, istemeye istemeye
vazgeçtiğimiz tümgüçlülüğün aslında karşılanabilir olduğunu” gösterdiği için
baştan çıkarıcıdır. Koca koca adam ve kadınların, bir siyasetçi ya da bir ünlü
karşısında, tuhaf sesler çıkartarak kendilerinden geçmesi, tümgüçlülük hazzını
işaret eder, ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulup coştuğu bir vecd halini… Uğruna
ölümü bile göze alabilecek kadar bu kendinden vazgeçme durumu, farklı
düzeylerde ve yoğunluklarda, o kişinin kandırılma ihtiyacına göre ortaya çıkar.
Baştan çıkmanın olumsuz olduğu kadar, olumlu yanları da
vardır Pessoa’nın ‘Şeytan’ın Saati’nde bahsettiği üzere: “Ruh, direnmesine
rağmen sürekli ayartıldığı için yaşar. Benim büyülü silahlarım müzik, ay ışığı
ve düşlerdir. Ne var ki müzik deyince sadece çalınan müzik değil, sonsuza dek
çalınmadan kalacak müzik de anlaşılmalıdır.”
Pessoa’nın baştan çıkmamış, ayartılmamış bir ruhun
canlılığını koruyamadığını söylemesi, aslında ölü ruhlara hitap eden
fantezilere dayalı siyasetle, canlı ruhlara hitap eden hayallere dayalı siyaset
arasındaki farkı işaret eder. Baştan çıkarılmaya karşı, baştan çıkarıcı mücadele…
Bülent Usta (BirGün Gazetesi, 6 Haziran 2018)