KURTADAM'IN NASİHATLERİ-2
Posted: 30 Haziran 2010 Çarşamba by bülent usta inCat Power’ın seslendirdiği “Werewolf” şarkısı sayesinde tanıştığım Kurtadam’la ikinci defa buluşmak için balıkçı kahvesine gittiğim zaman onu bulamadım. Başına kötü bir şey geldiğini düşünüyordum ki, daha önce oturmuş olduğumuz masada duran mektubu ve defteri fark ettim. Mektupta acilen şehri terk etmek zorunda kaldığını, ama masanın üzerindeki defterde tüm hikâyesini bulabileceğim yazılıydı. Daha sonra ziyaretime gelip defterini alacağını da yazmış. Defterinin güvenli bir biçimde elime geçtiğinden emin olmak için, beni uzaktan izlediğine eminim.
Defteri karıştırınca, Kurtadamın çok sayıda dil bildiğini gördüm. Defterinde Türkçe yazılmış yerler de vardı. Sokak lambasının aydınlattığı bir bank bulup okumaya koyuldum sabırsızlıkla. Kurtadam, yüzyıllar önce kendi halkının başına gelen olayların kısa bir analizini yapmış: “Kurtinsanlar arasında huzursuzluk ve umutsuzluk salgın bir hastalıkmış gibi yayılıyor. Şehrin her tarafında, umutsuzca uluyan birilerine rastlamak mümkün. Vampirler, acımasız yöntemlerle halkı örgütsüzleştirdikten sonra, herkes kendi başının çaresine bakar oldu. Vampirler, dayanışma yerine korkuyu ve bencilliği koyarak örgütsüzlüğü yaygınlaştırdığından beri böyle bu. Halbuki Kurtinsanlar, birbirleriyle dayanışma içinde olmadan hayatta kalamazlar. Vampirlerse, çeteler halinde örgütlü bir güç olarak devletler ve şirketler aracılığıyla güçlerine güç kattılar. Kurtinsanlar arasında vampirleştirdiklerini kullanarak, bu örgütleri sanki Kurtinsan örgütü gibi de gösterebiliyorlar. Böyle giderse, vampirleşmemiş bir tane bile Kurtinsan kalmayacak.”
Kurtadam, defterinde vampir örgütlenmelerine dair ayrıntılı bilgiler de vermiş. Ama asıl ilginci, Vampirlerin uyguladıkları yöntemler. Herkesin eşit ve hür olmasının önündeki en büyük engelin Vampirler ve Vampirizm olduğunu iddia eden ideolojileri bastırmak için, akıl almaz yöntemler geliştirilmiş. Bu ideolojilere karşı gerçekleştirilen karalama kampanyalarına korkunç işkenceler, ölümler de eşlik etmiş bir yandan. Öyle ki, milyonlarca Kurtinsanın fişlendiğini, sürüldüğünü, faili meçhul cinayetlerle öldürüldüğünü okudum defterde. Anti-vampirizm tehlikesini bertaraf ettikten sonra, iktidarlarını sürdürmek için yeni düşmanlar icat etmek konusunda da hiç sorun yaşamamışlar. Ülkenin bölünme tehlikesi, bir başka bahane olarak ileri sürülerek, Kurtinsanları birbirlerine düşürecek politikalar uygulanmış. Kurtinsanların bir bölümünün, farklı bir dile, farklı bir kültüre sahip olmaları, farklı olan her şeyden nefret eden Vampirler için bir tehdit olarak görülmüş her zaman. Herkes aynı olmalıymış onlar için. Mesela, Kurtinsanların farklı etnik kökene sahip olanlarına, anadillerinde konuşmaları bile yasaklanmış. Okul ya da hastane yerine, karakol inşa etmişler bolca. Zaten yoksul olan ülkenin geliri, silah tüccarı olan Vampirlere aktarılarak ülkenin daha da yoksullaşmasına göz yumulmuş. Kurtadam, gelir adaletsizliğinin ve eşitsizliğin olduğu her ülkede, devletin polis devletine dönüşeceğini de yazmış defterine. Ve eğitim... Çocuklarının başına bir şey gelmesin diye kitap okumalarını yasaklayan ana babalardan, yaratıcılığı geliştirmek yerine ezberciliği teşvik eden otoriter eğitim sistemine kadar pek çok meseleye değinmiş. Vampirler, eğitimi bir sektör haline getirerek hem büyük paralar kazanmışlar, hem de yoksul Kurtinsanlarının bilinçlenmesini engellemişler.
Bir yandan baskı ve şiddet, bir yandan eğitimden ve örgütlenmeden yoksunluk, dini ve milliyetçi hezeyanları da ister istemez azdırmış. İşte bu yüzden Kurtinsanlar arasında huzursuzluk ve güvensizlik bir salgın gibi yayılmış; Vampirlerle mücadele etmek yerine, birbirlerine saldırır hale gelmişler.
Bunları okuduktan sonra, “Werewolf” şarkısının neden hüzünlü olduğunu daha iyi anlıyor insan. Kurtadam’ın hüzünlü olmasının bir nedeni de âşık olduğu Kurtkadın’ı tüm bu kargaşa içinde kaybetmiş olması. Dünyayı şehir şehir gezerek Kurtkadın’ınını aradığını öğrendim yazdıklarından.
Kurtadam’ın kendi deneyimlerinden yola çıkarak insanlara yaptığı nasihatler ise ayrı bir bölümde yer alıyordu. Sanki bir siyasetbilimci gibi, günümüzü analiz ederek yaptığı tespitlere şaşırmamak imkânsız. Örneğin nihilizme benzeyen bir durumdan bahsediyordu defterinde. Nihilizmin, aktif ve pasif hallerinin sorunlarından. Pasif nihilizm, dünyadan vaz geçip kendi içine dönmek; aktif nihilizm ise dünyayı yeniden yaratmak için yıkıcı bir eylemlilik içinde bulunmaktı ona göre. Kurtadam, nihilizmin bu iki biçiminin de gerçeklikten kopma anlamına geldiğini yazmış. Benzer bir tespiti, yakınlarda Metis Yayınları’ndan Tuncay Birkan çevirisiyle çıkan, Simon Critchley’in “Sonsuz Talep” adlı kitabında da okumuştum. O da gerçeklikten kaçış anlamına gelen nihilizm yerine, dünyanın katı gerçekliğini anlamak için çaba göstermemiz gerektiğine inanıyordu.
Kurtadam, Vampirizmin yükselme dönemini tamamlayarak inişe geçeceğinden bahsediyordu bir yerde. Çünkü insanlık, uzun yıllardır devasa bir sanal gerçekliğin içinde yaşıyordu. O sanal gerçekliğin sıkışıp, içine aldığı herkesi nefessiz bırakacağı, umutsuzluğun bir zehir gibi kana karışıp siyaseti felç edeceği bir döneme girecekti dünya. Bu iniş sürecinin ortaya çıkaracağı ikiz canavarlar olan köktendincilik ve ırkçılığın yaratacağı kör şiddet, insanlığın yaşadığı hayalkırıklığıyla doğru orantılı bir güce sahip olacaktı. Her şey ne kadar kötü görünürse görünsün, insanların Kurtinsanlar gibi umutsuzluğa düşmeksizin, dünyayı tüm gerçekliği içinde anlamaya çalışmasından başka bir çaresi yoktu ona göre. Bu anlama çabası, zaten ne yapılması gerektiğini de bize gösterecekti.
Böyle yazmıştı Kurtadam defterine. Bir tür kehaneti andırıyordu tespitleri. Her kehanet gibi, ürkütücü bir sessizlik eşlik ediyordu sözlerine. Defterini almak için döndüğü zaman, ona sormak istediğim soruları düşünerek sabahın ilk ışıklarını seyre daldım...
Bülent Usta (Birgün Gazetesi, 30 Haziran 2010)