'Birgün dağlara'

Posted: 31 Mart 2015 Salı by bülent usta in
0

2015’in önünde duruyorum, ışıltılı bir kapı, süs olarak üzerine asılmış yanıp sönen lambalar, neşeli olmaktan çok ambulans ya da itfaiye ışıldaklarına benzer bir tedirginlik yayıyor. Suriye haritasına andıracak şekilde kapının üzerinde dağılmış kan izleri var. O kan izlerine kömür ve zeytin karası bir hüzün çökmüş, parça parça…

Kapıyı açıp girmeye niyetli olmadığımı anlayan görevli, hemen yanıma geliyor. “Sırada bekleyenler var, girmeniz gerek artık” diyor. “2014 tamamlanmamış, eksik bir yıl. Aslında hiçbir yıl tamamlanamıyor, sizin yüzünüzden” diyorum. Görevli, şaka yaptığımı düşünüp gülüyor. “Ben girmesem yeni yıla” diyorum, protesto edesim tutuyor. “Olmaz” diyor, “yalnız kalırsın burada, herkes girdikten sonra kapılar açılmamak üzere kilitlenecek.” “O zaman biraz içki verin bari” diyorum, “ayık kafayla yeni bir eksik yıla girmem mümkün değil.” Görevli, yine şaka yaptığımı düşünüp gülüyor. Halbuki şaka yaptığım yok. “O zaman, ben burada biraz daha bekleyeceğim” diyorum. Görevli, artık sıkılmış olmalı ki, “Gece yarısı gonk çalmadan evvel içeri girin mutlaka” diye uyararak, düdüğünü çala çala başka bir kapıya doğru koşuyor.

Sırada bekleyenler yanımdan geçiyorlar. Aralarında işçiler de var, gökdelen inşaatlarından ya da madenlerden şans eseri kurtulanlar; memurların, öğrencilerin, işsizlerin arasında ceplerinden gaz maskesi sarkanları görüyorum. En neşeli olanlar, aynı zamanda en korku dolu olanlar; iktidardan nemalanan sanatçılar, gazeteciler, işverenler, yüzlerinden gülücükler dökülüyor madeni paralar gibi soğuk... Kafaları rahatmış gibi gözükse de, Haziran’a çok var daha, her şey değişebilir, gündem ağır mı ağır, çok şey birikmiş.
Kapının yanında beklerken, bir kadın yaklaşıyor yanıma, Tony Gatlif’in “Transylvania” filmindeki Zingarina’ya benziyor. “Sen de mi?” diyor. “Ben de” diyorum, onunla neye ortak olduğumu bilmesem de. “Zaten çok fazla hayal kırıklığı var, yeni yılda yenileri eklenecek” diyor. O da kararsız kapıdan girip girmemek konusunda. “İnsanlar, kendilerini kandırmaya bu kadar hevesli olmasalardı, her şey başka türlü olurdu” diyor. Benim gibi onun da biraz çatlak olduğundan emin oluyorum artık. “Hiçbir şeyin hesabını yeterince soramadık” diyor, “insanların neyi beklediğini bir anlasam, nasıl bu kadar sabırlı olabildiklerini, tahammül edebildiklerini, daha fazla ne olabilir ki?” İçimden, gerçekten de daha fazla ne olabilir ki diye tekrarlıyorum. “Yaşıyoruz işte” diyorum. “İşte bunun için” diyor, “yaşıyor olmak için, tabii buna yaşamak denirse.” Diyorum ki ona, “Turgut Uyar, şiir çıkmazdadır, çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır, bu çıkmazın bilincine varmak biraz da çözmektir der ya. Belki de bu çıkmazı yeterince sevmediğimiz için böyle hep kapı önlerinde kalıyoruzdur.” “Hep kapı önlerinde” diye tekrarlıyor sözümü. “Belki de bu ‘çıkmaz’, yeni bir imkândır” diyorum, o umutlanırsa ben de umutlanacağım çünkü. “Tıpkı bu yeni yıl gibi mi?” diyor gülerek, “yeni bir yıl, yeni bir çıkmaz.” Yeni bir çıkmaz sözünü tekrarlıyorum içimden.

“Birazdan gonk çalacak, karar vermemiz gerek” diyorum, “kapının önünde kimse kalmamış, herkes girmiş yeni yıla, ölenler hariç…” “Ölenler hariç” diye tekrarlıyor yine sözümü, bu defa “hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü…” Turgut Uyar’ın “Geyikli Gecesi”nden dizeler dökülüyor sonra dudaklarından, “Aldatıldığımız önemli değildi/ Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak.” “Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte” diye aynı şiirden bir başka dizeyi fısıldıyorum ben de. Beni duymuş gibi elimden tutuyor, gonk çaldı çalacak… “Birgün olmak” diyor, “küskün keşişlerden olmamak birgün…” Hatırlıyorum şiirin sonunu, “Birgün dağlara” diye bitiyordu. Gonk çalarken kapıdan girip girmediğimizi hatırlamıyorum, içeride miyiz, dışarıda mı belli değil…


“Yerin ve göğün alt edilemez bir dirilikte olduğu”na inandıkça kalbimizin hızla gelişeceğini, çıkmazları fark etmeden çıkışın görülemeyeceğini biliyorum ama… Uzaktan bir yerden Avanti Popolo’nun melodisi duyuluyor, işçilerin yeni yıl şarkısı… Şarkının sözlerini bağıra çağıra söylemeye başlıyoruz sonra, yeni yıl için dilek tutar gibi…

Bülent Usta (BirGün Gazetesi, 31 Aralık 2014)

0 yorum: