İÇİMİZDEKİ BONOBO MU, ŞEMPANZE Mİ?

Posted: 10 Aralık 2008 Çarşamba by bülent usta in
0

Çocukken bayramlık alınırdı bana da… Çünkü anneme göre bayramda yeni bir şey giyilmezse olmazdı. İlk bayramlığımı anımsıyorum da annem-babam çok gülmüşlerdi halime. Bayram nedir bilecek yaşta olmadığım için, bayramlıklarımı giyip dışarı çıkmışım. Annem de sormuş, “oğlum nereye gidiyorsun?” “Bayram’a…” demişim ben de. Bayram, bizim bakkalın adı. Giyinip Bayram’a gidiyorum işte. Ne diye böyle şaşırıp gülüyorlar diye düşünüyorum o an. Annem, her bayram anımsatır bana bu şaşkınlığımı.


Bayramlar arasından sadece Kurban Bayramı’nda sevinç duyamadım hiçbir zaman. Özellikle eve dönerken gördüğüm bir koç var, yolun kenarında. Aylardır, yazın sıcağında, kışın soğuğunda bir barakanın önünde tabelaymış gibi bekler durur, alnında yazılı ADAK yazısıyla… O hayvanı, orada o halde teşhir etmenin korkunçluğu, insanın yaşayan en tehlikeli canavar olduğu gerçeğini zihnime kazıyıp durur. Zizek’in kendisi için yapılan belgeselde, “ben kendimi her zaman bir canavar olarak görürüm” demesi gibi. Zizek, acıktığı için belgesel ekibini bir lokantaya davet ediyor filmde. Davet ettiği yer de bir et lokantası. Ama film ekibinin tamamının vejetaryen olduğu ortaya çıkıyor bu davetle birlikte. Bunu öğrenen Zizek: “Bu bir yozlaşma… Siz yakında maymunlar gibi muz yiyerek yaşamaya başlarsınız.” diyor.

İnsanların maymunlarla dalga geçmesi ya da onları aşağılaması tuhaf. İnsanlar, biyolojik olarak maymunlarla aynı kökenden geliyor çünkü. Yani, Metis Yayınları’ndan çıkan Frans De Waal’in ‘İçimizdeki Maymun’ adlı kitabının işaret ettiği gibi, maymunluktan kurtulmamız mümkün değil. Ama önemli olan şempanze gibi öfkesini zapt edemeyen maymunlara mı yakınız, yoksa özgür ruhlu ve barışçı bonobolara mı? Yoksa içimizde hem şempanzelik hem de bonoboluk var da hangisinin belirleyici olduğu yaşanan kültüre ve bireysel tercihlere göre mi değişiyor? Mesela kadınları döven erkekler, kesinlikle şempanze kategorisine giriyor. Çünkü erkek şempanzeler, sırf zevk olsun diye dişileri dövmekle ünlü. De Waal, herkesin anlayabileceği bir dilde, maymunlardan ilginç örnekler vererek insanlığın temel sorunlarını tartışan, antropolojiye meraklı olanların ayrıca ilgisini çekebilecek bir kitap ortaya koymuş.

Zizek, kendisini bir canavar olarak görürken muhtemelen içindeki şempanzelikten bahsediyordu. Çünkü De Waal, benim de zaman zaman “ne kadar da canavarız” isyanıma katılmadığını, insanın tümüyle bencil ve kötü olmadığını, ahlakımızın değiştirilmeye muhtaç bir yanılsama olduğu gerçeğinin altını çiziyor kitabında. Çünkü hiçbir hayvan insan kadar canavarca şeyler yapamadığı gibi, insan kadar empati de geliştiremez ve sevgiyi yüceltemez. Nasıl bir dünya istediğimiz, aynaya (yani kendimize) dürüstçe bakabilmemiz ve daha iyi bir dünya inşa etmek için insanın yardıma hazır baş müttefikini tanımamızla mümkün olabileceğini belirtiyor. Yani bonoboları tanıdığımız ölçüde, şempanzeliklerden kurtulabileceğimizi iddia ediyor yazar.

Bir antropolog olduğum için, De Waal’in önermesine katılmamam imkânsız. Örneğin bizim ilk atalarımız pirimatlara dair yapılan deneylerden de bahsediyor De Waal. Diyor ki “Pirimat deneyleri, kazanımların bütün katılımcılar arasında paylaşılamaması halinde işbirliğinin nasıl ortadan kalktığını göstermiştir; insan davranışı da muhtemelen aynı ilkeyi takip eder.” Bugün yaşadığımız sorunun temeli de tıpkı pirimatlarda olduğu gibi, kazanımların eşit olarak paylaşılamamasından kaynaklanmıyor mu?

Mesela bonobolar, şempanzelere göre daha geniş bir habitat içinde daha örgütlü bir biçimde toplayıcılık yaparak daha iyi beslenirken, şempanzeler, kapitalist toplumlardaki gibi daha küçük gruplara ayrılıp kendi dertlerinin peşine düştükleri için daha kötü besleniyor ve dayanışma eksikliğinden dolayı da daha zor bir hayat sürüyorlar. Örneğin bonobo dişileri arasında, bebek yetiştirme konusunda bile ciddi bir dayanışma gözlenmiş. De Waal, bunun ‘hemşirelik’ ilişkisi olduğunu ve bir bonobo yavrusunu doyurmak söz konusu olduğu zaman, tüm dişilerin ortak hareket edebildiğini söylüyor, şempanzelerin tersine. Öyleyse eşitliği savunan solcular için bonobolar, sağcılar için de şempanzeler diyebiliriz. Tabii, bu işin espirisi… Ama biz ukala insanların, maymunlardan öğreneceğimiz çok şey olduğu bir gerçek. Ve hiçbir zaman ne tam anlamıyla bonobolar ne de şempanzeler gibi davranamayacağımız da... Çünkü insan doğası, her zaman sürprizlerle dolu çok boyutlu bir yapıya sahip.

Antropolog olduğum için bana en sık sorulan soru: “Söyle bakalım, biz maymunlardan mı geliyoruz”dur genellikle. Ben de “Hayır, maymunlardan gelmiyoruz ama maymunların geldiği yerden geliyoruz” derim hep. Bu yanıt, hem maymunlardan geliyoruz anlamına gelir, hem de maymunlarla aynı kökten ama farklı bir türün evrimleşmesinden geliyoruz anlamına… Ama insanların atalarımızın maymunlar olması gerçeğinden neden bu kadar alındığını anlamam hiçbir zaman. Hadi dindarların evrim teorisine karşı çıkma gerekçelerini, din ile bilimin arasındaki tarihsel mücadeleden dolayı anlıyorum da tuhaf bir alınganlıkla bu gerçeği inkâr edenleri, hatta maymundan gelmeyi hakaret olarak kabul edenleri hiç anlayamıyorum.

De Waal, kült filmlerden birisi olan ‘Maymunlar Cehennemi’nden de bahsediyor kitabın bir yerinde. Filmde maymunları canlandıran oyuncuların, maymun taklidi yaparken hiç zorlanmadıklarından...

Bülent Usta (Birgün, 10 Aralık 2008)

0 yorum: