Bütün Periler Devrimcidir

Posted: 12 Nisan 2014 Cumartesi by bülent usta in
0

Sessizce oturuyorduk güvertede Vapur Perisi’yle… Sanki ikimizin de Karadeniz’de gemileri batmıştı. Aslında her gün ne kadar çok gemi batıyor, yine de denizin dibini boylamıyordu dünyaya olan inancımız. O inanç da olmasa, dünyayla aramızda hiç bağ kalmayacaktı Deleuze’ün dediği gibi.

“Boşver Deleuze’ü” dedi Vapur Perisi Eftelya, “Sen bana şunu söyle: Özgür olmak istemez miydin Bülent Usta?”

Dışarıdan bizi gören biri, sessizce yan yana oturduğumuzu düşünürdü. Ama Eftelya’nın peri yeteneği sayesinde sese ihtiyaç duymadan konuşabiliyorduk, vapur perilerinin martılarla konuşması gibi. Martıların konuşabildiğine ikna olmam, onunla yaşadığım “sessiz konuşma” deneyiminden sonra oldu zaten. Ben de yeterince gayret gösterirsem Eftelya gibi martılarla konuşabilecekmişim ileride.

 “İsterdim” dedim ona, “hem de her şeyden çok.” Ama bunu biraz umutsuzca söylemiştim. Eftelya, başını bana doğru çevirip gülümseyerek baktı. “Her gün seninle vapur yolculuğu yaparken diğer yolcuları izliyorum. Yorgun olsalar da, işyerlerinde ya da özel hayatlarında sıkıntılar yaşasalar da hayatlarından memnun gözüküyorlar. Sorsak şimdi, daha iyi günleri değil, daha kötü günleri düşünerek, çoğu yaşadığı hayattan memnun olduğunu söyler. En azından işe gidip geliyoruz, karnımız doyuyor, arada eğlenebiliyoruz da derler. Daha ne olsun, öyle değil mi ya?” “Öyle” dedim Eftelya’ya, “daha ne olsun?” “Öyle değil işte” dedi Eftelya, “toplum şartlanmış. İnsanlar bu şartlanmanın kölesine dönüştürülmüş. Hayatın, yaşadıkları bu hayat olduğunu sanıyorlar, bir yandan da hayatın yaşadıklarından daha fazla bir şey olduğunu da hissediyorlar. En kötüsü ise, hayatın adaletsiz bir şey olduğuna inandırılmış olmaları. Bütün isyanlar adaletsizliğe karşı olur ve devamında da, o adaletsizliğe neden olan değerler sorgulanır, yani sizin devrim dediğiniz şey, sorgulanan o değerlerin yerine adaleti sağlayacak yeni değerlerin oluşmasından başka bir şey değil aslında.”

Bu defa ben gülümseyerek baktım Eftelya’ya… Beni de bula bula devrimci bir vapur perisi bulur şu hayatta. Yani şöyle İstanbul manzarasına bakarak şiirler okuyacağım, martılarla konuşup birbirimize şakalar yapacağımız bir peri uğramaz bindiğim vapura. Elbette duyuyordu düşüncelerimi Eftelya. “Perilerin hepsi devrimcidir bir kere” dedi gülerek. “O zaman ne yapmam gerektiğini söyle bana” dedim Eftelya’ya. “Ne yapman gerektiğini biliyorsun aslında. Öncelikle dünyayı olduğu gibi kabul etmen gerek. Dünyayı olduğu gibi görüp tanıyamazsan değiştiremezsin. Siz insanların bizlerden farkı, şablonlar aracılığıyla dünyaya bakmanız. O şablonlar kültür ve ideoloji tarafından size ya hazır veriliyor ya da size verilenleri değiştirip kendinize uydurarak yeni şablonlar üretiyorsunuz. Kullandığınız o şablonlar, dünyaya bakışınızı sınırlandırmakla kalmıyor, zamanla dünyayla ilişkinizi de koparıyor.”

“Nilgün Marmara’nın ‘Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!..’ demesi gibi” dedim Eftelya’ya… “Büyüdükçe şablonlarla bakmayı öğretiyor, şartlandırıyorlar. Aslında büyümek, dünyadan uzaklaşmak anlamına geliyor. Bu yüzden periler görünmezleşiyor büyüklerin gözünde. Büyüdükçe dünyaya olan inancını yitiriyor insanlar. Devrimcilerin farkı, bu inançta gizli” dedi Vapur Perisi Eftelya. Ona “Geçen sefer yangınları söndürdüğün gibi bir büyü yapamaz mısın?” diye sordum, kolaycılıkla suçlanmayı göze alarak. “Biz Periler, siz insanlar için en güzel devrimi yapsak bile, o devrim sizin iradenizle gerçekleşmediği için devrim olmaz ki” dedi Eftelya. Bir süreç devrim, bir meydan okuma, sürekli oluş hâlinde yaşanan bir yüzleşme ve isyan… Dünyaya inancını yitirmeyenlerin hakikati arama serüveni…


Vapurun iskeleye yanaşması yakındı. Eftelya’dan ayrılmak zor geliyordu ama, akşam nasıl olsa aynı vapurla beraber dönecektik. Çantamda, yakınlarda Metis Yayınları’ndan çıkan Bülent Diken’in “İsyan, Devrim, Eleştiri” kitabı vardı. Uzunca bir süredir “devrim” kavramının kamusal alanda veya popüler kültürde kendini gösterememesinin, felsefe ve sosyal bilimlerde birkaç solcu felsefecinin çalışmaları hariç karşımıza çıkmamasının nedenlerini, Mısır ve Tunus’taki isyanlarla birlikte düşünen önemli bir çalışmaydı. Bülent Diken’e göre “kaybolup gidenler çoğu zaman geri döner.” Devrimler geri döndüğünde orada olmak lazım… Vapur perilerinin ortaya çıkması bir işaret…

Bülent Usta (BirGün Gazetesi, 6 Şubat 2013)

0 yorum: